Nazlı Esina, 1915 Soykırımı’nda Müslümanlaştırılmış yüzbinlerce Ermeniden biri.
13 yaşında “kesin” olarak Ermeni olduğunu öğrendi, 35 yaşında ise vaftiz oldu.
Şimdi 38 yaşındaki Nazlı Esina, çocukken kendini Dersimli Alevi zannediyordu. Her ne kadar çocuklar köyde arkasından “fille” diye bağırsa da ailesi hiçbir şey anlatmamıştı.
Kılıç artığıydık, ne kadar saklanırsan o kadar iyi
“Bir gün okulda çocuklarla kavga edince pis Ermeni, Kürtçe 'fille' dediler. Anlamadım ne demek istediklerini ama demek Ermeni kötü bir şey ki, küfür gibi söylediler. Annem 'yok öyle bir şey' dedi. Babama sormadım bile. Kılıç artığıydık. Ne kadar kendini saklarsan o kadar hayatta kalma şansın vardı.”
1990’larda Dersim’de yaşamak zorlaşıp okullar kapanınca Esina'nın ailesi İstanbul’a göçüyor. Bu esnada Ermeniliğinin iki kanıtından birisi olan babası ölüyor, geriye sadece amcası kalıyor.
“Benim hep en merak ettiğim şuydu niye herkesin kalabalık ailesi var. Bizde sadece babam ve amcam vardı. Niye öncesi yoktu. Babam öldükten sonra amcam bir gün kuzenleri topladı ve Ermeni olduğumuzu anlattı. Büyük katliamda ailenin büyük çoğunluğu öldürülüyor, tek tük şans eseri kurtuluyor. Dedem de kurtulanlardan. İki ay dağda, ormanda yaşamış.
"Sonra bir Alevi olan Hasan Ağa’nın yanına maraba olmuş. İşte evin işleri, hayvanlarına bakıyormuş. Adı da Hasan olmuş. Sonra akrabası olan babanemi bulmuş, yabancı olmasın diye onunla evlenmiş. Ben doğduğumda ölmüşlerdi. Köyde tek Ermeni aile bizdik. Yani açık açık söylenmez ama bilinirmiş. Sonradan başka aileler olduğunu da öğrendik ama demek ki onlar daha iyi saklamış kendilerini.”
Her gördüğüm Hay'a mutlulukla söylerim
Ermeni olduğunu “kesin” olarak öğrendikten sonra Esina’nın hayatı değişmeye başlıyor. Ama yine de kimliğini açıkça yaşaması zaman alıyor.
“En başlarda aslımızda Ermenilik var, asimile olmuşuz gibi cümleler kurardım. Sonra sonra başladım, artık sadece Ermeniyim diyorum. Her gördüğüm Hay’a (Ermeni) öyle mutlulukla, gururla söylüyorum ki. Ben de aslında Ermeniyim diye. Tabii diğerleri için farklı. Hep bir nabız ölçersin önce. Hayata bakışına bakarsın, sana insan olduğun için mi değer veriyor, yoksa kendinden olduğu için mi.
"Mesela ilk iş ararken döviz bürosunda Aleviyim diye işe alınmadım. Anneme diyorum, babamlar iyi bir şey mi yapmış. Ermenilikten Aleviliğe geçmişler. İki şekilde de tuh kakasın. Yani öyle de kötü, böyle de kötüyüz. Benim Türkiye'de tek istediğim insanların korkmadan kimliğini saklamadan yaşayabilecekleri bir ortamın oluşması."
Dedemin ninemin mirasını devam ettiriyorum
Nazlı Esina, yıllar geçtikçe Ermeni kimliğini daha açık yaşamaya karar veriyor ve sekiz aylık zorunlu eğitimin ardından vaftiz oluyor.
“Babam Alevi inancına çok düşkündü. Annem de Alevi, ben de Aleviydim. Şu anda eşim de Alevi. Onun ailesi de 1915’te Sivas’ta Ermeni bir kız çocuğunu korumuş sonra ailesi gelip onu kurtarmış. Yani eşim kimliğimi açık yaşamam konusunda destek oldu. O sayede vaftiz olmaya karar verdim.
“Babamın, dede ve ninelerimin bıraktığı mirası ben üstlenmişim, onu devam ettiriyormuşum gibi bakıyorum. Ben hem dinim hem de kimliğim için savaş veriyordum. Yani sadece inancım için vaftiz oldum diyemem. İçimde yaşadığımdı, nasıl hissediyorsam önemli olan oydu ama yerine getirmem gerekiyordu. Kilisede bana ille de cemaat üyeliği vermeleri şart değildi.
"Kendimi kilisede huzurlu hissediyorum. Ben babamın hikayesini babamdan dinleyemedim. Kiliseye gidince etrafı seyrederim, babamın görmesini çok isterdim buraları..."
Mahkemeden tescilli Ermeni oldum
Nazlı Esina, yıllardır sakladığı kimliğini bir anlamda vaftiz olarak açık yaşamaya başlıyor ama devleti de ikna etmesi gerekiyor buna. Çünkü 4 yaşındaki oğlunu Ermeni okuluna yazdırmak istiyor. Ama önce Ermeniliğini kanıtlaması gerekiyor.
“Azınlıkların azınlık okulunda okuması için Ermeni olduğuna dair yazılı belge lazım. Ağızla söylemek yetmiyordu. Bizim de Ermeniliğimize dair kayıt yoktu ki elimizde, dilden dile gelmiş. İşte mahkemeye gittik, nüfus kayıtlarına bakıldı. Kazandık. Tescilli Ermeni oldum. Yıllarca Ermeni olduğumuzu saklamışız, şimdi de Ermeniliğimizi ispatladık.
“Tabii benim durumumda çok mağdur var. Ama onlar vazgeçiyorlar. İnsanlar devletle uğraşmaktan korkuyor. Sonuçta yıllardır sakladığını yani kendini ifşa etmiş oluyorsun.”
Oğlu okula kabul edilince Nazlı Esina da oğlundan baba dilini Ermenice’yi öğrenmeye başlamış.
“Oğlum dört yaşındaydı. Tek kelime Ermenice de bilmiyordu. Okula bıraktım onu, sanki anneme emanet edermiş gibi. Hiç gözüm arkada kalmadı. Harfleri, yazmayı, okumayı ondan öğreniyorum. Alfabesi çok zor. Oğluma bazen tekrar ettiriyorum. 'Mama sen de hiç anlamıyorsun, sen bu yaşına kadar öğrenememişsin ben mi sana öğreteceğim' diyor. Ama aslında çok zevk alıyor bana öğretmekten."
Nazlı Esina her gün yeni bir kelime öğreniyor oğlundan, günaydınla başlamışlar, yani pariluys... (NV)
100leşme yazı dizisinin diğer yazıları
* Tatyos Bebek: Ermeniler İyi Komşu Olmak Zorundaydı
* Tuma Çelik: 1915'te Süryanilerin Üçte İkisi Yok Oldu
* Nazlı Esina: Ermenice'yi Oğlumdan Öğreniyorum
* Silva Özyerli: Ailemden Hiç Kimse Doğduğu Topraklarda Ölmedi
* Kayane Gavrilof: Benim de Türk Arkadaşlarım Var
* Prof. Dr. Arşaluys Kayır: Nefes Darlığı Bize Yadigar Kaldı
* Tarsus, Erzurum ve Leman Hala
* Hortlak Hikayesi "Üstün Biz" ve Ada
* Paşa Babanın Pantolonu, Ağır Hüzün ve Ereğlili Ermeni Ustalar